This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
Peace is preferable to war.
- Barış savaştan daha iyidir.
It would be preferable for you to surrender.
- Teslim olmanız daha iyi olurdu.
Some people think eating at home is better for you than eating out.
- Bazı insanlar senin için evde yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünüyor.
Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
- Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
He is superior to her in math.
- Matematikte ondan daha iyi.
We have to do better next time.
- Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
We've got to do better.
- Daha iyi yapmak zorundayız.
I was in better shape back then.
- O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
- Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
- Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
I'm sure you can do even better.
- Daha da iyi yapabileceğine eminim.