düşmanlıkla

listen to the pronunciation of düşmanlıkla
Türkisch - Englisch
with hostility
in a hostile manner; with animosity
düşman
enemy

They knew they must fight together to defeat the common enemy. - Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

We anticipated where the enemy would attack. - Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik.

düşman
foe

We defy our foes, for our passion makes us strong! - Hırs bizi güçlü yaptığı için biz düşmanlarımıza meydan okuruz!

When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe. - Kardeşler olarak biz birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneceğiz.

düşman
hostile

To survive in a hostile environment, one must be able to improvize and be tenacious. - Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için bir insan doğaçlama yapabilmeli ve azimli olabilmeli.

I see that I am surrounded by hostile faces. - Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.

düşman
adversary

An adversary yesterday is a friend today. - Dün bir düşman bugün bir dosttur.

düşman
{i} antagonist
düşman
opposer
düşman
{i} opponent
düşman
inimical
düşman
at enmity with
düşman
enemy, foe, adversary, antagonist; hostile, antagonistic
düşman
one who consumes much (of something): pilav düşmanı a great pilaf eater
düşman
antagonistic
düşman
venomous
düşman
foeman
Türkisch - Türkisch

Definition von düşmanlıkla im Türkisch Türkisch wörterbuch

düşman
Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.)
düşman
Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen
Düşman
(Osmanlı Dönemi) UDAT
Düşman
(Osmanlı Dönemi) DIDD
Düşman
(Osmanlı Dönemi) DEYLEM
Düşman
yağı
Düşman
(Osmanlı Dönemi) NEVAT
Düşman
adu
düşman
Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse
düşman
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım
düşman
Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları: "Her sokak düşmanlarla doluyken o, sevinçli sevinçli şarkı söylüyor."- A. Gündüz
düşman
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım: "Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır."- S. F. Abasıyanık
düşman
Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan tarafların her biri
düşman
Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar: "Dostumuza güvenmeyelim de, düşmanımıza mı güvenelim?"- B. R. Eyuboğlu
düşman
Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan güç, tutum vb
düşman
r şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse
düşman
Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları
düşman
(Osmanlı Dönemi) adüv
düşmanlıkla
Favoriten