The two ladies smiled at each other.
- İki leydi birbirine gülümsedi.
Tom and Mary are very close to each other.
- Tom ve Mary birbirine çok yakın.
We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
We helped one another.
- Birbirimize yardımcı olduk.
We don't know each other.
- Biz birbirimizi tanımıyoruz.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
The three boys looked at one another.
- Üç genç birbirine baktı.
All living things on earth depend one another.
- Dünyada yaşayan her şey birbirine bağlıdır.