basiret

listen to the pronunciation of basiret
Türkisch - Englisch
{i} foresight

Jessie praised Charles for his foresight. - Jessie basireti için Charles'ı övdü.

perception
forethought, foresight, insight, discernment, prudence
discreetness
clairvoyance
discernment
premonition
counsel
caution
forethought
acumen
discreet
providencs
heedful
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) hakîkati kalbiyle hissedip anlama; ince görüş ve seziş, kalb gözüyle görme
Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü: "Kanal'ı müdafaa edenler, yüz millik cephe üzerinde çok basiretle vazife görmeye mecbur idiler."- F. R. Atay
istanbul'da Ali efendi tarafından hafta da beş gün çıkartılan gazete(1870-1908)
Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü
Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği
Gerçeği görebilme, sezebilme ve buna uygun davranabilme yetisi
Kavrayış, sağgörü
BASİRET
(Osmanlı Dönemi) Yer üstündeki kan. Bak: Süveydâ-i kalb
BASİRET
(Hukuk) Seziş, önden görüş, ileriyi görüş
BASİRET
(Osmanlı Dönemi) Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Kalbde eşyanın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye. Ferâset. İm'ân-ı dikkat
BASİRET
(Osmanlı Dönemi) Bir evin iki tarafının arası
BASİRET
(Osmanlı Dönemi) İbret alınacak hidâyet sebepleri. Beyyine. Hüccet
basiret
Favoriten