The Communists launched a major military campaign.
- Koministler büyük bir askeri kampanya başlattı.
They decided to launch a major attack.
- Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
Shall we start the meeting now?
- Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
Let's start the party.
- Haydi partiyi başlatalım.
The United Kingdom and Iran resumed their diplomatic relations.
- Birleşik Krallık ve İran diplomatik ilişkilerini yeniden başlattılar.
Tom can't get his computer to start up.
- Tom bilgisayarını başlatamıyor.
I'll do my best often means I won't initiate anything.
- Ben elimden geleni yapacağım sık sık Ben bir şey başlatmayacağım anlamına gelir.
Let's get the party started.
- Haydi partiyi başlatalım.
Tom can't stay for long so let's get the meeting started.
- Tom uzun süre kalamaz bu yüzden toplantıyı başlatalım.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
Tom abandoned his car that had run out of gasoline and started walking.
- Tom benzini biten arabasını terk etti ve yürümeye başladı.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
The French and Indian War had begun.
- Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
Now let's get down to work.
- Şimdi çalışmaya başlayalım.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
- New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.