Tom seemed to be fascinated.
 - Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
Tom was fascinated by Mary's story.
 - Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
Sami was enthralled with Layla.
 - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
Tom and Mary are fascinated by Japanese anime.
 - Tom ve Mary Japon çizgi filmi tarafından büyülendi.
I was fascinated by her beauty.
 - Onun güzelliği tarafından büyülendim.
I'm not enchanting their children.
 - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
 - Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
Tom is charming and irresistible.
 - Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
Kate is as charming as her sister.
 - Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree.
 - Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.
She looked ravishing.
 - O büyüleyici görünüyordu.
Mary looked ravishing.
 - Mary büyüleyici görünüyordu.
Sami was enthralled with Layla.
 - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
Tom and Mary are fascinated by Japanese anime.
 - Tom ve Mary Japon çizgi filmi tarafından büyülendi.
We were fascinated by her voice.
 - Biz onun sesinden büyülendik.
He's a captivating speaker.
 - O büyüleyici bir konuşmacı.
I was up all night reading the captivating book my grandfather gave me.
 - Dedemin bana verdiği büyüleyici kitabı okumak için tüm gece oturdum.
I'm not enchanting their children.
 - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
 - Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
Mary looked ravishing.
 - Mary büyüleyici görünüyordu.
She looked ravishing.
 - O büyüleyici görünüyordu.
It looks fascinating.
 - Büyüleyici görünüyor.
I found the subject fascinating.
 - Konuyu büyüleyici buldum.
That baby has charming eyes.
 - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
They sat still as if they were charmed by the music.
 - Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
They sat still as if they were charmed by the music.
 - Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
It was his story of adventure that charmed us all.
 - Bizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
You captivated me, dear.
 - Beni büyüledin, aşkım.
I was simply entranced by the beauty of her face.
 - Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
Tom was entranced by Mary's singing.
 - Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
Sami was enthralled with Layla.
 - Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
Tom was entranced by Mary's singing.
 - Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
I was simply entranced by the beauty of her face.
 - Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree.
 - Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.
I can teach you how to bewitch men.
 - Ben erkeklerin nasıl büyüleneceğini size öğretebilirim.