Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
 - Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
Bu ev ve bu topraklar benim!
 - This house and this land are mine.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
 - Tom owns a lot of land just outside of Boston.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
 - He bought the land for the purpose of building his house on it.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
 - Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
 - Tom landed a big trout.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
 - This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
 - The travelers came from many lands.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
 - The landscape was cold and sharp as flint.
Kartal yere inmek üzere.
 - The eagle is about to land.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
 - We're looking desperately for a place to land.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
 - Tom has had that land for more than thirty years.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
 - The land did not cost much.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
 - Sami was forced to make an emergency landing.