O bir iş arkadaşını arabayla götürdü.
- She gave a lift to a co-worker.
Sami yardımcı olacak birkaç iş arkadaşına ihtiyaç duydu.
- Sami needed a few co-workers to assist.
Bu Tom, iş arkadaşım.
- This is Tom, my colleague.
İş arkadaşım ve kocasının ikisi de Amerikalı.
- My colleague and her husband are both American.
O gerçekten çok çalışıyor ve onun meslektaşları bunun için ona saygı duyuyor.
- He works really hard, and his co-workers respect him for it.
O bir meslektaşa güvendi.
- She trusted a co-worker.
Meslektaşlarım beni çok sıcak karşıladı.
- My colleagues welcomed me very warmly.
İspanya'da bir meslektaşımız var.
- We have a colleague in Spain.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.
- He made the plan along with his colleagues.