Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
- I visited many parts of England.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- Tom admitted that it was partially his fault.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.