ülkenin

listen to the pronunciation of ülkenin
Türkisch - Englisch

Definition von ülkenin im Türkisch Englisch wörterbuch

ülke
country

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

Holland is a small country. - Hollanda küçük bir ülkedir.

ülkenin iç kesimleri
upcountry
ülkenin iç kısmı
inland
ülkenin iç kısmı
midland
ülkenin kaybettiği toprakları geri isteme
irredentism
ülkenin kaybettiği toprakları geri isteyen kimse
irredentist
ülkenin kendi filosu
home fleet
ülkenin yasaları dışında olan
exterritorial
ülke
{i} land

This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it. - Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.

America is the land of opportunity. - Amerika fırsatlar ülkesidir.

ülke
nation

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

Many nations had signed the treaty in 1997 in Kyoto, Japan. - Birçok ülke Kyoto, Japonya'da 1997 yılında antlaşma imzaladı.

ülke
(Bilgisayar) country/region
ülke
region

There were storms in that region of the country. - Ülkenin o bölgesinde fırtınalar vardı.

The workers of the northern countries have paid a high price for the displacement of production in the southern regions. - Kuzey ülkelerinin işçilerine güney bölgelerindeki üretimi değiştirmesi için yüksek bir bedel ödedik.

ülke
state

Vatican City with its 0.44 km² is the world's smallest state. - 0.44 km²'lik Vatikan, dünyanın en küçük ülkesidir.

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

ülke
(Bilgisayar) st
ülke
home

Tom says that he has 4 homes in 5 different countries. - Tom 5 farklı ülkede 4 evi olduğunu söylüyor.

He left his hometown on a cold morning. - Soğuk bir sabahta ülkesini terk etti.

ülke
{i} territory

The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao. - Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.

ülke
realm

The king's realm was terrorized by a dragon. - Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.

ülke
the country

Banks across the country had closed their doors. - Ülke genelinde bankalar kapılarını kapamıştı.

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

büyük ülkenin idaresi
protectorate
ülke
country; domain
ülke
soil
ülke
clime
ülke
country (a political state)
ülke
(Hukuk) country, territory
ülke
domain

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

ülke
bourne
ülke
amiability
Türkisch - Türkisch

Definition von ülkenin im Türkisch Türkisch wörterbuch

Ülke
diyar
Ülke
toprak
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket: "Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur."- Y. K. Beyatlı
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket
ülke
Devlet
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner
ülke
Devlet: "Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi."- F. R. Atay