That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.
This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.
At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family.
- Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.
It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
- Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
We have lunch at midday.
- Biz gün ortasında öğle yemeği yiyoruz.
They will contact us before midday today.
- Onlar bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.
I will be busy this afternoon.
- Bu öğleden sonra meşgul olacağım.
Is there a flight in the afternoon?
- Öğleden sonra bir uçuş var mı?