Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
- I should have taken my eye drops with me.
Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
- All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
- All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
Kısa bir sağanaktan sonra su damlaları ağaç yapraklarında parlıyordu
- Drops of water glistened on the leaves of the tree after the brief downpour.
I have given every child three candies.
- Ich habe jedem Kind drei Bonbons gegeben.
Please leave a message after the beep or drop some candies in our mailbox.
- Bitte hinterlassen Sie eine Nachricht nach dem Piepton oder werfen Sie uns Bonbons in den Briefkasten.