blooming. teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- bloom
- {f} çiçek açmak
Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
- These flowers are just about to bloom.
- bloom
- {i} çiçek açma
Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
- Cold weather keeps many plants from blooming.
Kiraz ağaçları çiçek açmaya hazırlanıyor.
- The cherry trees are getting ready to bloom.
- bloom
- demir kütüğü
- bloom
- ham demir
- blooming
- karın ağrısı
- blooming
- {s} lanet olası
- flowering
- yükselme
- flowering
- {i} çiçeklenme
- bloom
- (ürün) zenginleşmek
- bloom
- (Havacılık) çubuk
- bloom
- iç içe eklenmek
- bloom
- yüzüne renk gelmek
- bloom
- (Mekanik) blum
- bloom
- açmak
Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
- These flowers are just about to bloom.
- bloom
- çiçeksime
- bloom
- açmış çiçek
- bloom
- yüze renk gelmek
- bloom
- (Bilgisayar) aç
Güller bu yıl erken çiçek açıyor.
- The roses are blooming early this year.
Laleler yakında çiçek açacaklar.
- Tulips will bloom soon.
- blooming
- parıldama (ekran)
- blooming
- çiçek açma
Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
- Cold weather keeps many plants from blooming.
- blooming
- (Bilgisayar) beneğin parıldaması ekran
- blooming
- körolası
- blooming
- (Telekom) parıldama
- blooming
- beneğin parıldaması
- blooming
- çiçeklenerek
- blooming
- çiçeklenme
Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.
- Many flowers start blooming in springtime.
- flowering
- çiçeklenen
- flowering
- çiçekçilik
- bloom
- çiçek vermek
- bloom
- gelişmek
- bloom
- {f} çiçeklen
Şeftali ağaçları tam çiçeklenme döneminde.
- The Peach Trees are in their full bloom.
Bahçedeki güller tam çiçeklenmişti.
- The roses in the garden are in full bloom.
- bloom
- verimleşmek
- bloom
- {i} hamdemir
- bloom
- {i} çiçek
Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
- Cold weather keeps many plants from blooming.
Laleler yakında çiçek açacaklar.
- Tulips will bloom soon.
- bloom
- sağlıklı bir renge kavuşmak
- bloom
- en güzel çağ/dönem
- bloom
- çiçeklenmek
- bloom
- sağlıklı ve güzel görünmek
- blooming
- {i} çiçeklenmiş
- blooming
- {f} çiçeklen
Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.
- Many flowers start blooming in springtime.
- flowering
- çiçekli
- flowering
- {f} çiçeklen
- flowering
- çiçeklenerek
- bloom
- güzelleştirmekç in full bloom ta
- bloom
- {f} dinç olmak
- bloom
- {f} güzelleşmek
- bloom
- {f} serpilmek
- bloom
- {i} demir külçesi
- bloom
- {i} hayatın baharı
- bloom
- taravet
- bloom
- meyva üzerindeki buğu
- bloom
- {i} meyve üzerindeki buğu
- bloom
- {i} gençlik
- bloom
- {f} külçe haline getirmek (demir)
- bloom
- çiçek gibi taze ve sıhhatli olmak
- bloom
- dökülmüş demir kütük
- bloom
- çiçek açtırmak
- bloom
- {i} tazelik
- bloom
- yanakların pembeliği
- bloom
- {i} çiçeklenme
Şeftali ağaçları tam çiçeklenme döneminde.
- The Peach Trees are in their full bloom.
Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.
- Many flowers start blooming in springtime.
- bloom
- {i} (açılmış) çiçek
- blooming
- gençlik ve sıhhatle parlayan
- blooming
- kahrolası
- blooming
- {s} çiçek açmış
- blooming
- gelişen
- blooming
- kör olası
- blooming
- serpilen
- blooming
- {s} argo kör olası: That blooming telephone! O kör olası telefon!
- blooming
- {s} çiçek açan
Turist, arabayla çiçek açan meyve ağaçlarının önünden geçti.
- The tourists drove past blooming fruit trees.
- blooming
- (isim) çiçeklenme
- flowering
- {s} çiçeği bol
- flowering
- {s} parlak dönem
- flowering
- {s} çiçek açan
- flowering
- çiçek aç