O zaten varmış olmalı.
- He should have arrived already.
Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
- It was already twelve when he reached home.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Önceden akşam yemeğini yedin mi?
- Have you eaten your dinner already?
Bu hafta sonu için Tom'un önceden planları var.
- Tom already has plans for this weekend.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Tom'un Mary'nin daha önce evli olduğunu bildiğinden şüpheliyim.
- I doubt that Tom knew that Mary was already married.
Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
- Tom has already signed up for that class.
Önceden biletinizi aldınız mı?
- Have you already bought your ticket?
Saat dokuz oldu bile.
- It is already nine o'clock.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count to one hundred.
Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
- But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
Tom neden onu halen yapmadı?
- Why hasn't Tom already done that?