I was not scolding you.
- Ben seni azarlamıyordum.
Tom is scolding Mary.
- Tom Mary'yi azarlıyor.
He took it for an implied rebuke.
- Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
The manager reprimanded the man by pounding on the table.
- Müdür masaya vurarak adamı azarladı.
Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
- Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.