It's like a horse race.
- Bu bir at yarışı gibi.
He watched the horse race with his binoculars.
- O dürbünüyle at yarışı izledi.
He knows better than to spend all his money on horse racing.
- Bütün parasını at yarışına harcamayacak kadar akıllı.
Hatoyama says that he supports his family by gambling on horse racing.
- Hatoyama at yarışında kumar oynayarak ailesini desteklediğini söylüyor.