- تعريف yumuşak في التركية الإنجليزية القاموس.
- soft Her voice was soft and beautiful. -Onun sesi yumuşak ve güzeldi. 
 The shoes were made of some soft stuff that looked like leather. -Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı. 
 
- mild Generally speaking, the climate in England is mild. -Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır. 
 The climate of England is milder than that of Scotland. -İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır. 
 
- easygoing Tom used to be easygoing. -Tom yumuşak başlıydı. 
 
- supple 
- smooth I was easily taken in by his smooth talk. -Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım. 
 Tom is a smooth talker. -Tom yumuşak bir konuşmacıdır. 
 
- malleable Aluminum is a malleable metal. -Alüminyum bir yumuşak metaldir. 
 
- gentle She spoke to the children in a gentle voice. -Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu. 
 The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring. -Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı. 
 
- benignant 
- flabby 
- ductile 
- mellow 
- tender The meat is really tender. -Et gerçekten yumuşak. 
 Tears rolled down her tender cheeks. -Gözyaşları, onun yumuşak yanaklarından aşağıya süzüldü. 
 
- bland 
- kindly Our teacher is at once stern and kindly. -Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur. 
 
- soft boiled 
- soft; tender; gentle; flexible; yielding; mellifluous, mellifluent; (hava) genial, balmy; (iklim) benign, mild 
- lax 
- effeminate 
- light 
- flaccid 
- yielding 
- floppy 
- pulpy 
- velvet If you pick up the velvet, you can feel how soft it is. -Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz. 
 
- lenient 
- spongy 
- kid glove 
- limp 
- genial 
- milky 
- mellifluous 
- touchiness 
- flexible 
- squishy 
- wooly 
-  (Askeri) mild slope equation
- feathery 
- low 
- fluffy The snow was soft and fluffy. -Kar yumuşak ve kabarıktı. 
 
- gummy Children like gummy bears. -Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler. 
 
- urbane 
- subdued 
- good-natured 
- creamy 
- pliable 
- mushy 
- balmy The weather was balmy. -Hava ılık ve yumuşaktı. 
 
- softer Would you mind speaking a little softer please? -Biraz daha yumuşak konuşur musunuz? 
 Tom wanted a pencil with a softer lead. -Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi. 
 
- smoother 
-  (Tıp) malacotic
- honey 
- pulp 
- melting 
- placid 
-  {s} loose
- pliant 
- nonviolent 
- quiet 
- squashy 
- yumuşak başlı
- docile 
- yumuşak bir biçimde
- gently She laid the child down gently. -O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı. 
 
- yumuşak başlı
- compliant; tractable; mild; docile 
- yumuşak başlı
- meek 
- yumuşak (iklim)
- benign 
- Yumuşak huylu atın çiftesi pek yavuz olur
-  (Atasözü) Still waters run deep
- yumuşak karın
- Soft spot 
- yumuşak karın
- Achilles heel 
- yumuşak ünsüz
- soft consonant 
- yumuşak ağızlı
- (equine) that takes a bit easily 
- yumuşak başlı
- dovelike 
- yumuşak başlı
- good tempered 
- yumuşak başlı
- flexible 
- yumuşak başlı
- sweet 
- yumuşak başlı
- pliant 
- yumuşak başlı
- docile, meek, tractable, bland, mild, amenable, compliant 
- yumuşak başlı
- obedient 
- yumuşak başlı
- amenable 
- yumuşak başlı
- soft Tom is getting soft in his old age. -Tom yaşlılığında yumuşak başlı oluyor. 
 
- yumuşak başlı
- blancmange 
- yumuşak başlı
- flexile 
- yumuşak başlı
- kind 
- yumuşak başlı
- compliant 
- yumuşak başlı
- pliable 
- yumuşak başlı
- toward 
- yumuşak başlılık
- milkiness 
- yumuşak başlılık
- mansuetude 
- yumuşak başlılık
- docility 
- yumuşak başlılıkla
- compliantly 
- yumuşak başlılıkla
- amenably 
- yumuşak başlılıkla
- acquiescently 
- yumuşak bir tonda çalmak
- tootle 
- yumuşak damak
- anat . soft palate 
- yumuşak damak
- velum 
- yumuşak damakla ilgili
- velar 
- yumuşak davranmak
- handle with kid gloves 
- yumuşak demir göbek
- soft iron core 
- yumuşak deri
- soft leather 
- yumuşak huylu
- sweet natured 
- yumuşak huylu
- sweet-tempered 
- yumuşak huylu atın çiftesi pek olur
- (Atasözü) When a mild-mannered person blows his stack, he blows it in a big way 
- yumuşak iniş
- soft landing 
- yumuşak iniş yapmak
- soft land 
- yumuşak kabuklu yumurta
- wind egg 
- yumuşak kalpli
- softhearted 
- yumuşak kereste
- softwood 
- yumuşak kireç taşı
- malm 
- yumuşak kopya
- soft copy 
- yumuşak kırılma
- ductile fracture 
- yumuşak lehim
- soft solder 
- yumuşak lehimle tutturmak
- soft solder 
- yumuşak metal
- soft metal 
- yumuşak nokta
- soft spot 
- yumuşak odak
- soft focus 
- yumuşak para
-  (Hukuk) soft currency
- yumuşak perma lütfen
- a soft perm please 
- yumuşak renkli
- low tone 
- yumuşak renkli tablo
- low tone picture 
- yumuşak sektörlü
- soft-sectored 
- yumuşak sesli
- soft spoken 
- yumuşak su
- soft water 
- yumuşak tavlama
- soft annealing 
- yumuşak tuğla
- soft brick 
- yumuşak yüzlü
- (someone) who is too kind to refuse a request 
- yumuşak zemin
- soft ground 
- yumuşak şeker
- soft sugar 
- Rahat bir vicdan yumuşak bir yastığa benzer
-  (Atasözü) Good conscience is a soft pillow
- beyaz ve yumuşak örtü
- fleece 
- gevşek dokunmuş yumuşak kumaş
- sponge cloth 
- kalın ve yumuşak biftek
- porter house steak 
- kokulu bir tür yumuşak ağaç
- camphorwood 
- sivri tepeli yumuşak kep
-  (Askeri) cap, peaked, soft
- tahtası yumuşak ağaçlar
- softwood 
- tüy gibi yumuşak
- fluffy 
- tüyün yumuşak kısmı
- vane 
- yeterince yumuşak
- soft enough 
- ılımlı olarak yumuşak
- semisoft