yolu

listen to the pronunciation of yolu
التركية - الإنجليزية
port

Could you show me the way to the port? - Bana limana giden yolu gösterir misiniz?

Could you tell me the way to the port? - Bana limana giden yolu söyler misin?

shape
yol
manner
yol
road

The muddy road has ruined my new shoes. - Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.

In America cars drive on the right side of the road. - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.

yol
{i} path

He cleared the path of snow. - O, yoldaki karı temizledi.

The path is bordered with hedges. - Yol çitlerle sınırlanmıştır.

yol
{i} track

I think you're on the right track. - Sanırım sen doğru yoldasın.

You're on the right track. - Siz doğru yoldasınız.

yol
way

Fortunately they had no storms on the way. - Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.

The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world. - Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.

yolu ile
via
yolu açmak
(deyim) give way to
yolu açık
open road
yolu düşmek
Happen to go a place

I happened to go that way to New York.

yolu yarılamak
be halfway through one's aim
yolu yarılamak
be halfway down
yolu almak
to reach the end of one's journey
yolu almak
reach the end of one's journey
yolu
(Bilgisayar) open path
yolu düşmek
1. to happen on, chance on, happen to pass (a place). 2. (for the right moment for something) to be at hand. (...)
yolu ile
by way of
yolu iyi kavramak
hold the road well
yolu işgal etmek
hog the road
yolu işgal etmek
hog
yolu kapamak
to block the road
yolu kapatan engel
roadblock
yolu kavrama
roadholding
yolu olmayan
roadless
yolu olmayan
pathless
yolu olmayan
trackless
yolu sil
(Bilgisayar) delete route
yolu sormak
ask smb. the way
yolu sormak
ask the way
yolu tarif etmek
give the directions
yolu tutmak
(for police, etc.) to take control of a road; to blockade a ro
yolu üzerinde
en route
yolu şaşırmak
run off the rails
araba yolu
drive

I saw Tom's car pull into the driveway. - Tom'un arabasının araba yoluna girdiğini gördüm.

Tom cleared snow from the driveway. - Tom araba yolundaki karı temizledi.

kara yolu
(Askeri) road

I thought Tom would go on a road trip. - Tom'un bir kara yolu seyahatine gideceğini düşünüyordum.

The picnic area is easily accessible by road. - Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.

taşıt yolu
carriageway
uçuş yolu
trajectory
yol
avenue

There's but one avenue to earn money. - Para kazanmak için sadece bir yol var.

yol
(Bilgisayar) to
yol
{i} trail

Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France. - Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.

I like walking on dusty and rocky trails. - Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.

yol
{i} approach

We're approaching the end of our journey. - Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.

What's the best way to approach a guy? - Bir adama yaklaşmanın en iyi yolu nedir?

araba yolu
carriage way
bant yolu
(İnşaat) track
binici yolu
riding
boru yolu
(Gıda) pipe line
damar yolu
(Tıp) vascular access
dava yolu
(Kanun) remedies
demir yolu
(Askeri) railroad

There were almost no railroads out west. - Uzak batıda neredeyse hiç demir yolu yoktu.

Twenty railroads were closed down. - Yirmi demir yolu kapatıldı.

devlet yolu
state highway
gelgit yolu
tideway
gezi yolu
alley
gezi yolu
route
hava yolu
airlane
hava yolu
(Teknik,Ticaret) air way
hava yolu
(Askeri,Teknik,Ticaret) air route
helikopter hücum yolu
(Askeri) helicopter approach
icra yolu
(Askeri,Latin) modus operandi
irtibat yolu
access road
kanal yolu
channel
kanun yolu
(Kanun) legal remedy
kanun yolu
(Latin) appellatio
kanun yolu
(Kanun) remedy
kart yolu
(Bilgisayar,Teknik) card bed
kulak yolu
auditory canal
mermi yolu şeması
(Askeri) trajectory chart
mide bağırsak yolu
(Biyokimya) gastrointestinal tract
mide-bağırsak yolu
(Denizbilim) gastrointestinal tract
nehir yolu
(Ticaret) river road
orman yolu
(Çevre) forest road
posta yolu
mail route
profil yolu
(Bilgisayar) profile path
sahil yolu
coastal road
sahil yolu
coast road
ses yolu
(Anatomi,Dilbilim) vocal tract
ses yolu
sound path
sevk bandı yolu
track
sidik yolu
(Anatomi) urethra
simge yolu
(Bilgisayar) icon path
sindirim yolu
(Biyokimya) gastrointestinal tract
sistem yolu
(Bilgisayar) system bus
solunum yolu enfeksiyonları
(Tıp) respiratory tract infections
solunum yolu enfeksiyonu
(Tıp) respiratory tract infection
solunum yolu hastalıkları
(Tıp) respiratory tract diseases
su yolu
drain
su yolu
(Denizbilim) duct
su yolu
culvert
su yolu
channel
su yolu
water way
su yolu
water

A river and a canal are both types of waterway. - Bir nehir ve bir kanal her ikisi de su yolu türüdür.

su yolu
dike
su yolu
port
su yolu
water line
su yolu
gully drain
uygulama yolu
(Tıp) use of administration
uygulama yolu
(Tıp) route of administration
veri yolu
(Bilgisayar) pipe
veri yolu
(Bilgisayar) bus
yasal çözüm yolu
(Ticaret) remedy
yol
tempo
yol
purpose

What's the purpose of your trip? - Yolculuğunun amacı nedir?

yol
(Meteoroloji) trajectory
yol
(Pisikoloji, Ruhbilim) tract
yol
(Denizbilim) patway
yol
conduit
yol
carpet
yol
(İnşaat) gangway
yol
rate of speed
yol
time

What time do we leave? - Biz ne zaman yola çıkarız?

Few roads existed in North America at that time. - O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.

yol
road; path; way; passage; course; route; channel; conduit
yol
mode

At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane. - O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.

yol
procedure
yol
(Matematik) contour
yol
route

This is the shortest route to Paris. - Bu, Paris'e giden en kısa yoldur.

Take the shortest route to Paris. - Paris'e en kısa yoldan gidin.

yol
carline
yol
device
yol
(Ticaret) remedy
yol
run

A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train. - Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.

The road runs from Tokyo to Osaka. - Yol Tokyo ve Osaka arası çalışır.

yol
solution

Both parties took a step towards a solution. - Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.

The best solution can only be found by a process of trial and error. - En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.

yol
style
yol
railway track
yolu düşmek
happen on
yolu düşmek
happen to pass (a place)
yolu düşmek
chance on
yumurta yolu
(Biyokimya) oviduct
yönlendirme yolu
(Bilgisayar) routing slip
çevre yolu
bypass
çevre yolu
(Mekanik) contour
çevre yolu
feeder line
çevre yolu
by-pass
çözüm yolu
(Ticaret) solution

The best solution can only be found by a process of trial and error. - En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.

Both parties took a step towards a solution. - Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.

çözüm yolu bulmak
come up with
özel araba yolu
driveway

Tom's car is in the driveway. - Tom'un arabası özel araba yolunda.

Why is Tom's car parked in our driveway? - Niçin Tom'un arabası bizim özel araba yolumuza park ediliyor?

yol
dodge
yol
method

Writing up history is a method of getting rid of the past. - Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.

yol
lane

In Japan almost all roads are single lane. - Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.

Do they have bike lanes on the freeways in Australia? - Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?

yol
meatus
yol
ways

You can get to her house in a variety of different ways. - Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.

They wanted to try new ways of living. - Onlar yaşam için yeni yollar denemek istediler.

yol
process

The best solution can only be found by a process of trial and error. - En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.

yol
rule

The same rule applies to going for a journey. - Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.

All drivers should obey the rules of the road. - Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.

yol
recipe
yol
pathway
yol
course
yol
expedient
yol
order

This morning I went to the airport in order to see my cousin off. - Bu sabah kuzenimi yolcu etmek için havaalanına gittim.

Everything's in order here. - Burada her şey yolunda.

yol
streak
yol
means

We must prevent a war by all possible means. - Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.

He contrived a means of speaking to Nancy privately. - O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

yol
roadway
yol
principles
yol
line

Please tell me which railway line to use from the airport to downtown. - Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen.

The line was huge and stretched all the way around the block. - Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.

yol
artery
yol
tack

Why don't you try a different tack? - Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?

yol
{i} lead

Either way will lead you to the station. - Her iki yol da seni istasyona götürecektir.

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

aklın yolu birdir
Great minds think alike
baharat yolu
spice route
başka çözüm yolu
another solution
döl yolu
reproductive tract
idrar yolu enfeksiyonu
(Tıp, İlaç) Urinary tract infection
yargı yolu
recourse to judicial
yol
{i} wise

The future has many paths - choose wisely. - Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.

It is easy to be wise after the event. - Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.

yol
way of

The way of the samurai is found in death. - Samuray'ın yolu ölümde bulunur.

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

yol
way for
yol
via

Tom broke up with Mary via text message. - Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.

Tom goes from Boston to Chicago with his car via the usual route. - Tom her zamanki yolla arabasıyla Boston'dan Chicago'ya gidiyor.

acil durum yolu
(Bilgisayar,Teknik) emergency route
alçalma yolu
descent path
apple masaüstü yolu
(Bilgisayar) apple desktop bus
araba yolu
carriagedrive
baca duman yolu
breeching
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding track
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding pattern
beklemede uçuş yolu şekli
(Havacılık) holding pattern mode
belediye yolu
municipal street
belge yolu
(Bilgisayar) document path
besleme yolu
feed path
bilye yolu
agate line
bina giriş yolu
(İnşaat) building way
bina yolu
(İnşaat) building way
birden fazla yolu olan
multiway
bok yolu
bog
boru yolu
pipeline
bovling yolu
(Spor) bowling alley
cehenneme kadar yolu olmak
go to the devil
cehenneme kadar yolu var
He can go to hell for all I care
damar yolu yetersizliği
(Tıp) vascular access failure
dağ yolu
ridgeway
delgileme yolu
punching track
deniz yolu
(Askeri) sea lane
deniz yolu
denizyolu
deniz yolu
(Ticaret) sea route
deniz yolu
seaway
deniz yolu güvenlik kaydı
(Hukuk) maritime safety record
deniz yolu ile taşınan
waterborne
dizin yolu çok uzun
(Bilgisayar) path too long
dolu yolu
(Sinema) modulated track
duyu yolu ile
sensorially
döküm yolu
gate
edinme yolu
pipe line
eklenti yolu
(Bilgisayar) add-in path
elektroliz yolu ile parlatma
(Havacılık) electropolishing
emiş yolu
suction channel
en az direnç yolu
path of least resistance
enine bağlantı yolu
cross connection
etki yolu
(Tıp) mechanism of action
evin yolu
way home
eylem yolu
(Bilgisayar) action path
faiz yolu
(Ticaret) interest rate channel
flap yolu
(Havacılık) flap track
gaz yolu
port
geniz yolu
(Dilbilim,Tıp) nasal passage
geri besleme yolu
(Havacılık) feedback path
geribesleme yolu
feedback path
geçim yolu
means of livelihood, bread and butter
geçiş yolu köprü ayağı
(Askeri) causeway pier
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (ara kısım)
(Askeri) (I) causeway section, nonpowered (intermediate)
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (deniz ucu)
(Askeri) (SE) causeway section, nonpowered (sea end)
güvenlik yolu
safeway
hak yolu
the right way
hak yolu
the way of right, justice
hava dönüş yolu
return airway
hava yolu güvenliği
(Hukuk) air safety
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yolu في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kral yolu
(Tarih) Kral Yolu veya tam ismi ile Pers Kral Yolu Pers İmparatorluğu kralı Darius I zamanında M.Ö. 5. yüzyılda yapılmış olan bir antik anayoldur. Darius bu yolu büyük imparatorluğu boyunca Susa'dan Sardis'e kadar hızlı ulaşımı kolaylaştırmak için yapmıştır. Bu kuryeler yedi günde 2.699 kilometre seyahat edebiliyorlardı. Yunanlı tarihçi Herodotus'un yazdığı, "Dünya'da Persli kuryelerden daha hızlı seyahat eden başka bir şey yoktur" cümleleri ile onları övmektedir. Benzer bir şekilde, "Ne kar ne yağmur ne sıcaklık ne de gecenin karanlığı onların görevlerini yapmalarına engeldi" cümlesi ise bu kuryelerin gayri resmi sloganlarıydı
pers kral yolu
(Tarih) Kral Yolu veya tam ismi ile Pers Kral Yolu Pers İmparatorluğu kralı Darius I zamanında M.Ö. 5. yüzyılda yapılmış olan bir antik anayoldur. Darius bu yolu büyük imparatorluğu boyunca Susa'dan Sardis'e kadar hızlı ulaşımı kolaylaştırmak için yapmıştır. Bu kuryeler yedi günde 2.699 kilometre seyahat edebiliyorlardı. Yunanlı tarihçi Herodotus'un yazdığı, "Dünya'da Persli kuryelerden daha hızlı seyahat eden başka bir şey yoktur" cümleleri ile onları övmektedir. Benzer bir şekilde, "Ne kar ne yağmur ne sıcaklık ne de gecenin karanlığı onların görevlerini yapmalarına engeldi" cümlesi ise bu kuryelerin gayri resmi sloganlarıydı
التركية - التركية

تعريف yolu في التركية التركية القاموس.

yolu düşmek
Bir rastlantı sonucu gelmek, bir yerden geçmesi gerekmek
yolu açık
Önünde engel olmayan
baharat yolu
Baharat Yolu, eski çağlarda,Uzakdoğu'yu Batı'ya bağlayan ticaret yollarından biriydi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupa'sında soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü haline geldi, ama pahalı olması nedeniyle ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu. Aslında tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal satışına dayanan baharat ticaretine Çinliler Mîlat'tan önce başlatmıştı
hava yolu
Hava taşıtlarının uçuş sırasında izlemeye zorunlu oldukları yol
su yolu
Kâğıt üzerine konulan noktaların aralarını çizgilerle birleştirerek oynanan bir çocuk oyunu: "Biz, su yolu oynar gibi kasabanın dar ve karışık sokaklarında..."- R. N. Güntekin
su yolu
Bazı kâğıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi, resim veya yazı, filigran
su yolu
Künk veya demir boru ile yapılmış oluk, ark
suç yolu
(Kanun) (İter Criminis) Ceza hukuku teorisinde suçun oluşumunu safhalar halinde açıklamakta kullanılan ifade
Yol
nukbe
Yol
sırat
Yol
(Osmanlı Dönemi) NIHLE
Yol
(Osmanlı Dönemi) NEBİYY
Yol
(Osmanlı Dönemi) ZERİA
Yol
(Osmanlı Dönemi) ARUZ
Yol
(Osmanlı Dönemi) MAHREFE
Yol
tarik
Yol
(Osmanlı Dönemi) VİRAD
Yol
(Osmanlı Dönemi) GIRAR
Yol
(Hukuk) RAH
bisiklet yolu
Trafikte bisikletlerin geçmesine ayrılmış dar yol
boru yolu
Petrolü, çıktığı yerden başka yere akıtan boru tesisatı, payplayn
demir yolu
Bu yolla yapılan taşımacılık sistemi
demir yolu
Lokomotif, vagon gibi demir tekerlekli taşıtların yürüdüğü paralel iki ray döşenerek yapılan bir tür yol, tren yolu, demir hat
deniz yolu ulaşımı
Liman ve iskeleler arasında deniz taşıtlarıyla yapılan taşıma işi
döl yolu
Döl yatağının ağzından dışarıya doğru uzanan yol, vajina
geçim yolu
Yaşamak için gereken kazancı sağlama aracı veya çaresi
hava yolu ulaşımı
Hava taşıtlarıyla yolcu, yük vb. taşıma işi
kara yolu
Yerleşim merkezlerini karadan birbirine bağlayan yol
keçi yolu
Engebeli yerlerden gelip geçenlerin ayak izlerinden oluşan, tekerlekli araç işlemeyen dar yol, çığır, patika
ses yolu
Sesin oluşması için akciğerlerden gelen havanın gırtlak, burun veya ağızda izlediği yol
ses yolu
Bir ses kuşağında yer alan, ses titreşimlerinin görüntülerini taşıyan bir veya birkaç dar yol
seğirdim yolu
Kale bedenlerinde korunmalı yol
seğirdim yolu
Han odaları önünde dar yol
sidik yolu
Sidik torbaları ve siyeğin ortak adı
su yolu
Kâğıt üzerine konulan noktaların aralarını çizgilerle birleştirerek oynanan bir çocuk oyunu
sıçan yolu
Lağım yolu veya buna benzer yer altı yolu
yargı yolu
Mahkemeye başvurma hakkı
yol
İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer
yol
Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
yol
Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi
yol
Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi: "Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu."- Ö. Seyfettin. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer
yol
Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi: "Celâl Beyi sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür."- H. Taner
yol
Gaye, uğur, maksat
yol
Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
yol
Yolculuk

Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum. - Gemiyle yolculuk yapmayı severim.

Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil. - Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.

yol
Uyulan ilke, sistem, usul, tarz
yol
Senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı ve şerif Gören'in yönettiği, 1982 Cannes Film şenliği'nde Altın Palmiye ödülü'nü kazanan film
yol
Karada insan veya hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer: "Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı."- Ç. Altan
yol
Karada insan veya hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
yol
Gidiş çabukluğu, hız
yol
Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem
yol
Kez, defa
yol
Uzun çizgi
çevre yolu
Şehir trafiğini aksatmamak amacıyla yerleşim yerinin dışından geçen ve şehir yollarına bağlanan ana yol
çıkış yolu
Çözüm
yolu
المفضلات