Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
She brought up the three children alone.
- O, üç çocuğu tek başına yetiştirdi.
How do you bring up your children?
- Sen çocuklarını nasıl yetiştiriyorsun?
I want to bring up my son as my father did me.
- Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.
A lot of sugar cane is grown in Cuba.
- Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
If you hurry, you will overtake him.
- Acele edersen ona yetişirsin.
If you hurry, you will soon overtake her.
- Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
You walk on and I will catch up with you later.
- Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
I had to run to catch up with Tom.
- Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.