yalvarmak

listen to the pronunciation of yalvarmak
التركية - الإنجليزية
beg

You don't have to beg me. - Bana yalvarmak zorunda değilsin.

Begging from unknown entities isn't wise. - Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.

implore
plead
pray
entreat
solicit
besought
intreat
impetrate
desire
crave
invoke
conjure
appeal
to beg, entreat, implore, plead (with). yalvar yakar olmak/yalvarıp yakarmak to entreat or implore earnestly, beg (with) earnestly
adjure
to beg, to implore, to plead, to appeal, to beseech, to entreat, to suppicate niyaz etmek
intercede
beseech
sit up and beg
supplicate
ask
yalvarma
begging

Begging from unknown entities isn't wise. - Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.

It broke my heart to see her begging for food. - Onu yiyecek için yalvarmasını görmek kalbimi kırdı.

yalvarma
{i} appeal
yalvarma
pray

Layla started praying. - Leyla yalvarmaya başladı.

yalvarma
beseeching
yalvar
besought
yalvar
implore

He implored her to come back. - O onun geri gelmesi için yalvardı.

Oh, Anne, do come quick, implored Diana nervously. - Diana Oh, Anne, çabuk gel diye gergin biçimde yalvardı.

yalvar
plead

She pleaded with him to not leave. - O, ona gitmemesi için yalvardı.

He pleaded with the judge for mercy. - Merhamet için yargıca yalvardı.

yalvar
beseech
yalvar
entreat

She looked at me with a passionate expression of entreaty. - O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.

Do not abandon us, I entreat. - Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.

yalvar
{f} beseeching
yalvarma
supplication
yalvarma
pleading
yalvarma
{i} cry
yalvarma
invocation
az verip çok yalvarmak
to pay back a little of one's debt and plead for time for the rest
yalvarma
entreaty

She looked at me with a passionate expression of entreaty. - O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.

yalvarma
conjuration
yalvarma
praying

Layla started praying. - Leyla yalvarmaya başladı.

yalvarma
plea
yalvarma
prayer
yalvarma
adjuration
التركية - التركية
Birinden ısrarla, kendine acındıracak sözlerle, saygılı bir biçimde bir şey istemek: "Ferhunde Sultanı vermek için o kadar yalvarıyorlar da istemiyor."- S. M. Alus
Birinden ısrarla, kendine acındıracak sözlerle, saygılı bir biçimde bir şey istemek
(Osmanlı Dönemi) HANN
Yalvarma
(Osmanlı Dönemi) İLTİDA'
yalvarma
Yalvarmak işi: "Sesin bu kadar yalvarmaya benzer, hüzne benzer perdesi olmasa..."- H. E. Adıvar
yalvarma
Yalvarmak işi
yalvarmak
المفضلات