yürüyerek

listen to the pronunciation of yürüyerek
التركية - الإنجليزية
on foot

Some of the students went by bus, and others on foot. - Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti.

They crossed the vast continent on foot. - Onlar yürüyerek büyük kıtayı geçtiler.

afoot
shank's mare
{i} wayfaring
by walk
by foot

My brother isn't waiting for the bus, he's going by foot. - Erkek kardeşim otobüs beklemiyor, o yürüyerek gidiyor.

It's half an hour by foot from here to the station. - Buradan istasyona yürüyerek yarım saat.

yürüyerek beş dakika tutar
It's about a five minute walk
yürüyerek dolaşmak
walk over
yürüyerek geçilebilir
fordable
yürüyerek geçmek
stride
yürüyerek geçmek
wade
yürüyerek gidebilirsiniz
It's a short walk
yürüyerek gitmek
go on shank's pony
yürüyerek tur
walking tour
yürü
{f} walk

I'm too tired to walk. - Yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

She was so tired that she couldn't walk. - Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.

yürü
{f} walking

I watched John and Mary walking hand in hand. - John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

He is used to walking long distances. - O uzun mesafe yürümeye alışkın.

yürü
{f} tread

In order to swim, you have to learn to tread water first. - Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.

yürü
trod
yürü
trodden
yürü
walk out

Do not walk outside this area. - Bu alanın dışında yürümeyin.

yürü
amble
sığ yerden yürüyerek geçmek
ford
yürü
saunter
التركية - التركية
yayan
yürüyerek
المفضلات