Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu.
- While on the camping trip, Tom got dysentery.
Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.
- Tom sprained his ankle while hiking.
Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi.
- He developed his English skill while he was in America.
Tom Boston'da iken cüzdanını çaldırdı.
- Tom had his wallet stolen while he was in Boston.
Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
- While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
- While he likes English, he is weak in mathematics.
O,her zaman çalışmaya devam etti.
- He kept on working all the while.
O her zaman duş alırken şarkı söyler.
- He always sings while having a shower.
Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.
- Peter, Nancy will be ready in while.
Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.
- I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
- She pondered the question for a while.
Limonlar karşılıksız bir aşk anlamına gelirken portakallar mutlu bir aşk anlamına gelir,
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
Eve gelirken onunla karşılaştım.
- I met him while I was coming home.
Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.
- We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice but to wait for a while until the store opened.
Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut.
- Hold this while I tie my shoes.
O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı
- He tied his dog up to the tree while he went into the store.
Bazen yeni şeyleri denemek iyidir.
- It's good to try new things once in a while.
Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- Tom is coming over in a little while.
Ben orada kısa süre içinde olacağım.
- I'll be there in a little while.
Tom ara sıra Boston'a gider.
- Tom goes to Boston every once in a while.
Sadece kitap okumayın. ara sıra dışarı gidin ve biraz egzersiz yapın.
- Don't just read books. Go outside once in a while and get some exercise.
Bu gerçekten biraz vakit alacak.
- It's just going to take a while.
Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.
- We haven't really spent time with each other for a while.
This case, while interesting, is a bit frustrating.
He lectured for quite a long while.
I'll wait while you've finished painting.