Tom şiddetle öksürdü.
- Tom coughed violently.
Rüzgar şiddetle esiyor.
- The wind is blowing violently.
İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
- There was a violent clash of opinions between the two leaders.
Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
Onların hepsi sert değil.
- They're not all violent.
Erkekler bazen serttir.
- Men are sometimes violent.
The artist expressed his emotional theme through violent colors.
... causing pressure and heat to violently rise. ...