Köylülere yiyecek sağladılar.
- They supplied the villagers with food.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Memleketim Bolu'da patates aromalı köy ekmeği yedim.
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.
- My brother lives in a small village.
Bu nehir benim köyümden geçer.
- This river runs through my village.
Benim köyümde, bir dere üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü vardır.
- In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
Köylüler ölümden sonraki bir hayata inanıyorlar.
- The villagers believed in a life after death.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.