Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok.
- Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.
Geçmişi bırak! Geleceğe bir şans ver!
- Lass die Vergangenheit los! Gib der Zukunft eine Chance!
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Gemi köprünün altından geçti.
- The ship passed under the bridge.
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
Gemi köprünün altından geçti.
- The ship passed under the bridge.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
- Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu.
- My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother.
Onun ölümünden beri on yıl geçti.
- Ten years have gone by since her death.
Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.
- Ten years have gone by since my father died.
Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir.
- Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project.
Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.
- Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.
Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü.
- The leaves turned red as the days passed.
Onun erkek kardeşi geçen ay öldü.
- His brother passed away last month.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.