vücutlu

listen to the pronunciation of vücutlu
التركية - الإنجليزية
bodied
big and heavy, hulking (person)
corpulent
vücut
body

I need some body lotion. - Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.

The body converts extra calories into fat. - Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.

vücut
{i} form

Tom is a former bodybuilder. - Tom eski bir vücut geliştirmeci.

güzel vücutlu
well rounded
vücut
carcass
vücut
being
vücut
existence
vücut
flesh
Vücut
(Edebiyat) house of flesh
düzgün vücutlu
curvy

You're not curvy. You're fat. - Sen düzgün vücutlu değilsin. Sen şişmansın.

Mary is a curvy woman. - Mary düzgün vücutlu bir kadın.

düzgün vücutlu
curvaceous
düzgün vücutlu
well-proportioned
vücut
corporality
vücut
personal
vücut
(Hukuk) body XXXX
vücut
body; the flesh; existence, being
vücut
being, existence
vücut
body (of a person or animal)
vücut
organism
vücut
system
vücut
person

Ebola spreads from person to person through bodily fluids. - Ebola vücut sıvıları yoluyla insandan insana yayılır.

A person with a BMI of 25 to 29 is considered overweight. - Vücut kitle endeksi 25 ile 29 arasında olan bir kişi kilolu olarak düşünülmektedir.

vücut
somatic
vücut
bone
vücut
physique
vücut
entity
التركية - التركية
Vücudu iri ve şişman olan
vücut
eğin
Vücut
ten
vücut
Var olma, varlık
vücut
İnsan veya hayvan gövdesi, beden
vücut
İnsan veya hayvan gövdesi, beden: "Koltukta vücudunu bir yandan bir yana çevirirken âdeta inliyor."- R. N. Güntekin
vücutlu
المفضلات