الإنجليزية - التركية
تعريف unresolved; not settled or finished في الإنجليزية التركية القاموس.
- outstanding
- {s} seçkin
O seçkin bir şairdir.
-She is an outstanding poet.
O seçkin genç bir kişiye rastladı.
-He came across an outstanding young person.
- outstanding
- kalmış (borç)
- outstanding
- muallakta
- outstanding
- (Ticaret) borcun ödenecek ana parası
- outstanding
- (Ticaret) henüz ödenmemiş
- outstanding
- (Ticaret) kapatılmamış
- outstanding
- (Ticaret) kapanmamış hesap
- outstanding
- (Sigorta) muallak
- outstanding
- diğerlerinden iyi
- outstanding
- henüz yapılmamış
- outstanding
- yarım kalmış
- outstanding
- çok iyi
Onun matematikteki yeteneği çok iyi.
-His ability in mathematics is outstanding.
- outstanding
- {s} kalburüstü
- outstanding
- {s} ödenmemiş
10 dolarlık ödenmemiş bir borcum var.
-I have an outstanding debt of 10 dollars.
- outstanding
- {s} tamamlanmamış
- outstanding
- göze çarpan
- outstanding
- {s} askıda
- outstanding
- duran/çarpıcı/seçkin
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف unresolved; not settled or finished في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- outstanding
unresolved; not settled or finished
الواصلة
unresolved; not settled or fin·ishedالنطق
Resimler
المفضلات