Parayı kızına devretti.
- Sie überschrieb das Geld ihrer Tochter.
İki kızımız ve iki oğlumuz var.
- Wir haben zwei Töchter und zwei Söhne.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
- Your daughter is a drug addict.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
- I'm Helen Cartwright's daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
He married his daughter to a rich man.
- Er verheiratete seine Tochter mit einem reichen Mann.
Generally, who visits their parents more, sons or daughters?
- Wer besucht im Allgemeinen öfter seine Eltern, die Söhne oder die Töchter?