to gladden; to make joyful; to exhilarate

listen to the pronunciation of to gladden; to make joyful; to exhilarate
الإنجليزية - التركية

تعريف to gladden; to make joyful; to exhilarate في الإنجليزية التركية القاموس.

joy
{i} keyif

Tom bir çalınan aracın içinde keyif binişinde yakalandı. - Tom was caught joyriding in a stolen vehicle.

joy
sevinç

Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı. - Tears of joy rained down their cheeks.

Kedi akşam yemeği için balık aldığında sevinçten heyecanlandı. - My cat is thrilled with joy when she gets fish for dinner.

joy
neşe

Neşeli beklentiyle doldurulduk. - We were filled with joyful expectation.

Yaklaşan Yeni Yılın size ve ailenize neşe getirmesini dileriz. - We want to wish you and your family all the joys of a coming New Year.

joy
kaçarcasına hızlı sürüş
joy
eğlence

Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir. - Music gives sound to fury, shape to joy.

Müziğin olduğu yerde eğlence var. - Where there is music there is joy.

joy
joy ride otomobil ile yapılan gezinti
joy
başarı/sevinç
joy
mutluluk

Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir. - Neither joy nor sorrow can last forever.

Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz. - Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.

joy
zevk

O, zevkten dört köşe oluyor. - She's jumping with joy.

Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum. - I jumped for joy when I heard the news.

joy
çalınmış araba ile gezme
joy
{i} neşe kaynağı
joy
{i} sonuç
joy
{i} mutluluk kaynağı
joy
{i} çok sevinme
joy
{i} haz
joy
{i} başarı

Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır. - The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.

الإنجليزية - الإنجليزية
joy
to gladden; to make joyful; to exhilarate
المفضلات