الإنجليزية - التركية
تعريف to carry, bear, or transport. see porter في الإنجليزية التركية القاموس.
- port
- liman
Bana limana giden yolu gösterir misiniz?
-Could you show me the way to the port?
Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.
-The storm will make it impossible for the ship to leave port.
- port
- {i} iskele tarafı
- port
- {i} duruş
- port
- i., den
- port
- (Tekstil) açıklık ( aralık-ara )
- port
- {i} lomboz
- port
- {i} kale duvarındaki delik
- port
- (Bilgisayar) bağlantı noktası
- port
- hal
Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.
-This portion of the library is off-limits to the public.
Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.
-The storm will make it impossible for the ship to leave port.
- port
- açıklık
- port
- geminin iskele tarafı
- port
- gaz
- port
- doğal durum
- port
- {i} geminin sol tarafı
- port
- (Denizcilik) İskele, geminin sol tarafı
- port
- {i} tavır
- port
- liman kenti
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
-Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
- port
- (İnşaat) delik, geçiş kanalı
- port
- liman,port
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف to carry, bear, or transport. see porter في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- port
They are easily ported by boat into other shires. — Fuller, The History of the Worthies of England.
to carry, bear, or transport. see porter
الواصلة
to carry, bear, or transport. see por·terالنطق
Resimler
المفضلات