الإنجليزية - التركية
تعريف the top or cross piece (or either of the two cross pieces) of the wicket في الإنجليزية التركية القاموس.
- bail
- {i} kefalet
Tom Mary'yi kefaletle hapishaneden çıkardı.
-Tom bailed Mary out of jail.
Eğer kefalet ödeyemezsen hapishanede kalmak zorunda kalacaksın.
-If you can't make bail, you'll have to stay in jail.
- bail
- kefalet,v.kefaletini öde: n.kefalet
- bail
- (Kanun) kefaletini ödemek
- bail
- kepçe
- bail
- kefalet vergini
- bail
- bir kimseye kefalet ederek tahliyesini temin etmek
- bail
- {f} kurtarmak
- bail
- {i} kulp
- bail
- {i} çember
- bail
- mevkufu kefile teslim etmek
- bail
- {i} (tekneye giren suyu boşaltmak için kullanılan) kova, maşrapa v.b
- bail
- tevdi etmek
- bail
- (fiil) kefaletle serbest bırakmak, kurtarmak; emanet etmek, suyunu boşaltmak (kayık)
- bail
- {i} kefil
Bana kefil oluyor musun?
-Are you bailing on me?
- bail
- {f} suyunu boşaltmak (kayık)
- bail
- {f} emanet etmek
- bail
- kefaletle tahliye edilme. f
- bail
- (sanığın tahliye edilmesi için verilmesi gereken) teminat akçesi, kefalet
- bail
- {i} teminât
- bail
- kefalet ücreti
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف the top or cross piece (or either of the two cross pieces) of the wicket في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- bail
the top or cross piece (or either of the two cross pieces) of the wicket
الواصلة
the top or Cross piece (or ei·ther of the two Cross pieces) of the wick·etالنطق
Resimler
المفضلات