O birazdan burada olacak.
- He will be here soon.
Sakıncası yoksa birazdan buraya gelin.
- Please come here soon if you don't mind.
Kısa süre içinde bir çözüm bulmamız gerekiyor.
- We need to find a solution soon.
Kısa süre içinde ona söylesen iyi olur.
- You'd better tell them soon.
Demokrat Parti'ye girdi ama oradan çok geçmeden ayrıldı.
- He entered the Democratic Party but soon left it.
Çok geçmeden şoku atlatacaktır.
- She will get over the shock soon.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.
- Soon after, Tom met a young woman named Mary. They married and decided to start a family.
Ses biraz sonra kayboldu.
- Soon the sound died away.
Tom liseden mezun olduktan hemen sonra Boston'a geldi.
- Tom came to Boston soon after graduating from high school.
O saat beşten hemen sonra geri döndü.
- She came back soon after five o'clock.
Üzgünüm sana daha erken yazamadım.
- I'm sorry I couldn't write to you sooner.
Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
- The sooner you do it, the better it is.
Az sonra Berlin'e uçuş rezervasyonumu yaptırmayı planlıyorum.
- I am planning to book my flights to Berlin soon after.
Az sonra çay hazırdı.
- Soon, the tea was ready.
Tom'un yakın zamanda hapishaneden çıkacağı olası değil.
- It's unlikely that Tom will get out of prison anytime soon.
Bu yakın zamanda olacakmış gibi görünmüyor.
- It doesn't look as if that's going to happen any time soon.
Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
- Soon learnt, soon forgotten.
Aptal parasını çabuk harcar.
- A fool and his money are soon parted.
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!
... So as soon as we found out that the Benghazi consulate was being overrun, I was on the ...
... Soon this magnetic field will allow for life to grow, ...