the act of leaving a dangerous or unpleasant situation

listen to the pronunciation of the act of leaving a dangerous or unpleasant situation
الإنجليزية - التركية

تعريف the act of leaving a dangerous or unpleasant situation في الإنجليزية التركية القاموس.

escape
{i} sızıntı
escape
{f} kaçıp kurtulmak
escape
{f} sızmak
escape
kaçılmak
escape
akla gelmemek
escape
kurtuluş/sızıntı/kaçış
escape
savuşturmak
escape
{f} firar etmek
escape
yakayı sıyırmak
escape
(Tıp) Dışarı çıkma, salınma, serbest hale geçme (hormon v.s.)
escape
(Bilgisayar) çık

Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor. - Her name often escapes me.

Tom yangın çıkışını işaret etti. - Tom pointed to the fire escape.

escape
{f} kaçak yapmak
escape
(Bilgisayar) öncelem
escape
(gaz/sıvı/vb.) sızma
escape
atlatmak
escape
kaçma

Ben bu hapishaneden kaçmayı başarabilmemizin pek olası olmadığını düşünüyorum. - I think it's highly unlikely that we'll be able to escape from this prison.

Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu. - Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.

the act of
eyleminin
escape
{f} kurtulmak, paçayı kurtarmak; atlatmak
escape
{i} kaçış, kaçma, firar
escape
{f} kurtulmak
escape
{f} gözünden kaçmak; aklından çıkmak
الإنجليزية - الإنجليزية
escape

The prisoners made their escape by digging a tunnel.

the act of leaving a dangerous or unpleasant situation

    الواصلة

    the act of lea·ving a dan·ger·ous or un·pleas·ant si·tu·a·tion

    التركية النطق

    dhi äkt ıv livîng ı deyncırıs ır ınplezınt sîçueyşın

    النطق

    /ᴛʜē ˈakt əv ˈlēvəɴɢ ə ˈdānʤərəs ər ənˈplezənt ˌsəʧo͞oˈāsʜən/ /ðiː ˈækt əv ˈliːvɪŋ ə ˈdeɪnʤɜrəs ɜr ənˈplɛzənt ˌsɪʧuːˈeɪʃən/
المفضلات