sayfalık

listen to the pronunciation of sayfalık
التركية - الإنجليزية
of (so many) pages: yüz sayfalık bir kitap a one-hundred-page book
sayfa
page

I know every word on this page. - Bu sayfadaki her sözcüğü biliyorum.

I haven't read the final page of the novel yet. - Romanın son sayfasını henüz okumadım.

sayfa
leaf

My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf. - Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.

He turned over a new leaf in life. - Hayatında beyaz bir sayfa açtı.

sayfa
page (of a book, newspaper, letter, etc.)
sayfa
sheet

The sheets were soaked with sweat. - Sayfalar terle doldu.

On a separate sheet of paper, describe your best friend: age, where he or she lives, his or her job, etc. - Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

sayfa
(Bilgisayar) pages

This machine can print sixty pages a minute. - Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

sayfa
(Bilgisayar) page size
sayfa
(Bilgisayar) folio
sayfa
(Bilgisayar) in page
sayfa
(Bilgisayar) tall
sayfa
paginal
sayfa
subject, topic (of conversation)
tek sayfalık gazete
newssheet
التركية - التركية
Herhangi bir sayıda sayfaya sığabilen
Herhangi bir sayıda sayfası olan
Sayfa
sahife
sayfa
Üzerine yazı yazılan veya basılan bir kâğıt yaprağın iki yüzünden her biri, sahife
sayfa
Konu
sayfa
Gazete, dergi gibi yayınlarda özel bir alan için ayrılmış bölüm
sayfa
(Osmanlı Dönemi) sahîfe
sayfalık
المفضلات