sakıncalı

listen to the pronunciation of sakıncalı
التركية - الإنجليزية
{s} objectionable
prejudicial
(person) whom it's wise to avoid, undesirable (person)
(something) which has drawbacks, which has objectionable features
disadvantageous
inconvenient, objectionable, undesirable
unfavorable
inconvenient

I'm sure it's inconvenient. - Bunun sakıncalı olduğundan eminim.

unfavourable [Brit.]
wrong
suspect
undesirable
disadvantages
{s} unfavourable
sakıncalı bir duruma meydan vermek
(Hukuk) to cause a disadvantage
sakınca
{i} objection

There is no objection on my part. - Benim açımdan bir sakınca yoktur.

sakınca
(Kanun) prejudice
sakınca
inconvenience

Would it inconvenience you to go yourself? - Tek başınıza gitmenizin bir sakıncası var mı?

sakınca
{i} disability
sakınca
objection, drawback
sakınca
objection, drawback, inconvenience
sakınca
(hukuk) prejudice
sakınca
drawback

This article analyzes both the benefits and the drawbacks of reducing military spending. - Bu makale hem askeri harcamaları azaltmanın sakıncalarını hem de faydalarını analiz eder.

التركية - التركية
Sakınmayı, çekinmeyi gerektiren mahzurlu
Sakınmayı, çekinmeyi gerektiren, mahzurlu
MAHZURLU
Sakınca
beis
Sakınca
mahzur
sakınca
Çekinilmesi, dikkatli olunması gereken, sakınmayı gerektiren durum, mahzur
sakınca
Çekinilmesi, dikkatli olunması gereken, sakınmayı gerektiren durum, mahzur: "Kabul etmekte bir sakınca yoktur."- B. Felek
sakıncalı
المفضلات