She was impatient to see her family.
- Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.
I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
- Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
Tom seems eager to participate.
- Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
They are agog to know what happened.
- Hepsi ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.