I'm going to ascertain the truth of his statement.
 - Onun sözünün aslını araştıracağım.
I could not believe his statement.
 - Ben onun sözüne inanamadım.
Your stomach won't be full from promises.
 - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
He promised to meet him at the coffee shop.
 - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
The dictionary contains about half a million words.
 - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
80% of all English words come from other languages.
 - Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
I'll look up the expression in the dictionary.
 - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Unfortunately, I have a commitment.
 - Ne yazık ki bir sözüm var.
I'm sorry, I already have another commitment.
 - Üzgünüm, benim zaten başka bir sözüm var.
Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
 - Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
Tom doesn't have a say in that matter.
 - Tom'un o konuda bir sözü yok.
Tom left without saying a word.
 - Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
 - Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
 - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
I give my pledge that I will quit smoking.
 - Sigara içmeyi bırakacağıma söz veriyorum.
I interpreted his remark as a threat.
 - Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladım.
His remark was really out of line.
 - Onun sözü gerçekten uygunsuzdu.
The short term contract employees were dismissed without notice.
 - Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
 - Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
 - Böyle bir sözlükte  buzdolabı  ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
Tom really likes this sentence.
 - Tom bu sözü gerçekten seviyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
 - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
 - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
 - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
I have a previous engagement.
 - Bir önceki sözleşmem var.
Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
 - Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
It is not polite to interrupt someone while he is talking.
 - Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
You must be faithful to your word.
 - Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
 - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.