Mary 16 saatlik bir kıtalararası uçuş sırasında, zamanından önce doğdu.
 - Mary was born prematurely during a 16 hour transcontinental flight.
Zamanından önce doğdum.
 - I was born prematurely.
Mary'nin bebeği üç hafta erken doğdu.
 - Mary's baby was three weeks premature.
Bu biraz erken değil mi?
 - Isn't that a little premature?
Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.
 - A pointless life is a premature death.
Tom vakitsiz konuştu.
 - Tom spoke prematurely.