resimle

listen to the pronunciation of resimle
التركية - الإنجليزية
{f} limning
limn
pictorially
resim
picture

The picture on the wall was painted by Picasso. - Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

resim
painting

This is a picture of my own painting. - Bu kendi yaptığım bir resimdir.

He decided to go to Paris for the purpose of studying painting. - O, resim eğitimi amacıyla Paris'e gitmeye karar verdi.

resimle göstermek
illustrate
resimle gösterilen
illustrated
resimle gösterme
illustrating
resimle gösterme
(Ticaret) illustration
resimle gösteren
exhibiter
resimle gösteren
exhibitant
resimle ilgili
pictorial
resim
image

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

resim
picture; photograph, photo" " fotoğraf; illustration; drawing; due, tax, toll
resimlemek
{f} illustrate
resim
drawing

Tom is drawing a picture. - Tom bir resim çiziyor.

Picasso kept drawing pictures until he was 91 years old. - 91 yaşında kadar Picasso resim çizmeye devam etti.

resim
tableaux
resim
delineate
resim
(Bilgisayar) pict

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

resim
pix
resim
audio-visual
resim
frame

These are two pictures with a nice frame. - Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.

There were several framed pictures on the wall. - Duvarda çerçeveli birkaç resim vardı.

resim
(Bilgisayar) art

I can't draw, but my sister is a great artist. - Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.

He brought the art of painting to perfection. - O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.

resim
representation
resim
eikon
resimlemek
limn
resim
photo

Tom pulled several photos out of the envelope and showed them to Mary. - Tom zarftan birkaç resim çıkardı ve onları Mary'ye gösterdi.

Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time. - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

resim
illustration

The book's illustrations are very good. - Kitabın resimleri çok iyi.

resim
tablature
resim
shot
resim
pattern

I can see some intricate patterns in the picture. - Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.

resim
valentine
resimle göster
{f} illustrated
resim
pic

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Everyone is smiling in the picture. - Resimde herkes gülümsüyor.

resim
pıcture

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Everyone is smiling in the picture. - Resimde herkes gülümsüyor.

resim
pictorial

A metaphor is a pictorial expression. - Bir metafor resimsel bir ifadedir.

daha fazla resimle açıklamak
grangerize
resim
figure
resim
likeness
resim
art of drawing or painting pictures; painting; drawing
resim
effigy
resim
picture; drawing; illustration; painting; fresco; mosaic; print; photograph
resim
fee

Just looking at a picture of food makes me feel nauseous. - Sadece yiyecek resimlerine bakmak bana mide bulantısı hissettiriyor.

resim
(a) ceremony
resim
(Hukuk) charge
resim
tax
resim
tax, duty, impost
resim
dues
resim
tableau
resim
diptych
resim
{i} piece

I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them. - Onun yüzünü asla tekrar görmek istemiyorum bu yüzden onun bütün resimlerini yırttım ve onları yaktım.

resim
model
resim
portraiture
resimlemek
to illustrate (a book)
التركية - التركية

تعريف resimle في التركية التركية القاموس.

resim
Fotoğraf

O fotoğraflar tahrif edilmiş. - O resimlerle oynanmış.

RESİM
(Osmanlı Dönemi) Bir çeşit deve yürüy
RESİM
(Hukuk) Yapılan hizmet karşılığı yalnız ilgili kişiden alınan vergi
resim
Bazı eşyadan ve işlerden alınan vergi veya harç: "Osmanlı Devleti'nin birçok vergi ve resimleri bu yüzden doğrudan doğruya yabancı alacaklıların cebine gider."- Y. K. Karaosmanoğlu
resim
üzerinde yapılan biçimleri: "Konulu resim parçaları kendiliğinden ve doğru olarak yan yana gelivermiş, hikâye ortaya çıkmıştı."- T. Buğra
resim
Fotoğraf: "Güzel İnebolu kızı, duvara yapıştırılan Gazi'nin resmine uzun uzun baktı."- A. Gündüz
resim
Tören
resim
Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb
resim
Bunu yapmak için gerekli yöntemleri öğreten sanat: "Türkiye'de resim bir müddetten beri soysuz bir sanat hâline gelmeye başladı."- O. S. Orhon
Resim
tasvir
Resim
(Osmanlı Dönemi) NAKŞ
Resimlemek
resimlendirmek
resim
Bunu yapmak için gerekli yöntemleri öğreten sanat
resim
Bazı eşyadan ve işlerden alınan vergi veya harç
resim
Bir hizmetten ya da haktan yararlanmanın karşılığı olarak alınan bedel
resim
Kimi eşyadan ve işlerden alınan vergi
resim
Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb. üzerinde yapılan biçimleri
resimlemek
Herhangi bir konuyu resimlerle anlatmak
resimlemek
Bir yazının konusu ile ilgili resimleri o yazının uygun yerine koymak
resimle
المفضلات