Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
Ben yumurtayı katı kaynattım.
- I hard-boiled an egg.
Yumurtamı katı kaynat lütfen.
- Boil my eggs hard, please.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
- Tom could hardly walk.
Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
- Some stars are hardly visible to the naked eye.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
- Praise stimulates students to work hard.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to support a large family.
Dün şiddetli kar yağdı.
- It snowed hard yesterday.
Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- It began raining hard.
Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
- Life is getting hard these days.
Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
Kendini ağırdan satan kızlardan hoşlanmam.
- I don't like girls who play hard to get.
Tom kulağı ağır işitiyor gibi davranıyordu.
- Tom pretended to be hard of hearing.
He wants to make gobs of money selling cassettes.