Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.
- The cause of his death still remains a mystery.
Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
- A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
Sorun çözülmeden kalır.
- The problem remains to be solved.
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly away, the written remains.
He couldn't bring himself to eat the remains of the chicken dinner.
We'll go ahead, while she remains here.
... all that remains of aphrodite his temple are beautiful portico standing among the ...
... And thanks to the decayed remains of ancient ferns, ...