refakât

listen to the pronunciation of refakât
التركية - الإنجليزية
accompaniment
{i} accompaniment
escort

Tom was escorted out of the building by security guards after being fired. - Tom'a ateş edildikten sonra güvenlik görevlileri tarafından binanın dışına kadar refakat edildi.

Tom was escorted from the room. - Tom'a odadan refakat edildi.

companionship, acting as a companion to; escorting; accompanying
companionship; accompaniment
mus. accompanying, accompaniment
waiting
companionship
attend

He has only one servant to attend on him. - Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.

refakât etmek
accompany
refakât etmek
escort

I've been sent to escort you. - Sana refakat etmek için gönderildim.

I've been sent to escort you. - Sana refakat etmek üzere gönderildim.

refakat etme
to accompany
refakat etmek
Accompany, escort
refakat etmek
1. to accompany; to escort. 2. to act as a companion for (someone). 3. mus. to accompany
refakat etmek
to accompany, to escort
refakat gemisi
escort vessel, escort
refakât eden
in waiting
refakât etmek
convoy
refakât etmek
companion
refakât etmek
attend on smb
refakât etmek
wait upon
refakât etmek
consort
refakât etmek
wait on
refakât etmek
(bayana) squire
ambar refakat kartı
(Ticaret) bin card
idari refakat gemisi
(Askeri) administrative escort
konvoy refakat gemileri
(Askeri) convoy through escort
memleket içi refakat
in-country escort
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Arkadaşlık, beraberlik
Arkadaşlık etme, birlikte bulunma: "Nice yıllar devam eden bir refakatin hatırası bundan mı ibaretti?"- A. Ş. Hisar
Arkadaşlık etme, birlikte bulunma
Eşlik etme
refakat etmek
Beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek
refakat etmek
Eşlik etmek
refakât
المفضلات