rüzgarlı

listen to the pronunciation of rüzgarlı
التركية - الإنجليزية
windy

It was cold, and in addition, it was windy. - Hava soğuktu ve üstelik rüzgarlıydı.

It's OK as long as it doesn't get windy. - Rüzgarlı almadığı sürece olur.

{s} windswept
{s} breezy
windy; breezy
bleak
puffy
windy, blustery, blowy, rough
gusty
blowy
blustery

Hot and blustery conditions will exacerbate the risk of fire tomorrow. - Sıcak ve rüzgarlı koşullar yarın yangın riskini arttıracaktır.

rough
{i} blustering
rough
wind-filled

On this wind-filled night we had runned through to home.

windiest
rüzgâr
wind

It is windy today, isn't it? - Bugün hava rüzgarlı, değil mi?

It was cold, and in addition, it was windy. - Hava soğuktu ve üstelik rüzgarlıydı.

rüzgar
{i} wind

It is windy today, isn't it? - Bugün hava rüzgarlı, değil mi?

The wind fanned the flames. - Rüzgar alevleri körükledi.

rüzgar
windage
rüzgâr
wind yel
rüzgâr
{i} breeze

The candle's flame is flickering in the soft breeze. - Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.

rüzgâr
{i} blow

A gentle wind is blowing. - Yumuşak bir rüzgar esiyor.

It was blowing hard all night. - Bütün gece rüzgar sert esiyordu.

rüzgar
heavy

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

Besides the rain, we experienced heavy winds. - Yağmurun yanında şiddetli rüzgarları yaşadık.

rüzgar
gust

A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale. - Bir rüzgar esintisi Curdken'in şapkasını uçurdu, ve o onu tepe ve vadinin üzerinde kovalamak zorunda kaldı.

Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles. - Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.

hava rüzgârlı
It's windy
rüzgâr
wind; breeze
rüzgâr
flatus
rüzgâr
(ani) blast
rüzgâr
slang showing off, swagger
yarın rüzgârlı bir gün olacak
It will be windy tomorrow
التركية - التركية
Rüzgâr alan, rüzgâra açık
Rüzgâr alan, rüzgâra açık: "Hava bulutlu ve üzerinde durduğumuz tepe rüzgârlı idi."- A. Haşim
RÜZGAR
(Hukuk) Yel; zaman; devir; dünya
RÜZGÂR
(Osmanlı Dönemi) f. Zaman, devir, hengâm, vakit
RÜZGÂR
(Osmanlı Dönemi) Yel
RÜZGÂR
(Osmanlı Dönemi) Dünya, âlem
Rüzgâr
örsge
Rüzgâr
rih
Rüzgâr
parkhar
Rüzgâr
bad
Rüzgâr
ölüzge
rüzgar
Havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, yel
rüzgarlı
المفضلات