Sizinle tanışmak bir ayrıcalık.
- It's a privilege to meet you.
Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.
- The privilege is reserved exclusively for women.
Emperyalizm, güçlü zümrelerin başka topluluklara hükmederek imtiyazlarını koruyup genişletmeye çalıştığı ideoloji ve pratiktir.
- Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges via dominating other groups.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
- A right without a duty is a privilege.
Biz yabancı turistlere vergi muafiyeti ayrıcalığı veriyoruz.
- We give foreign tourists the privilege of tax exemption.
Sami, Mısır'da ayrıcalıklı bir hayatın keyfini sürdü.
- Sami enjoyed a privileged life in Egypt.
Bu ayrıcalıklı bilgi.
- That's privileged information.
Sen çok seçkin bir insansın.
- You're a very privileged person.
Onun üyelik ayrıcalıkları vardır.
- He has the privileges of membership.
Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.
- The dictator abused his privileges to his heart's content.
Rütbenin ayrıcalıkları var.
- Rank has its privileges.
Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.
- The dictator abused his privileges to his heart's content.
... Ladies and gentlemen, it is my great honor and privilege to ...
... his friends it was great privilege to paint the fence ...