Tom regrets having introduced Mary to John.
- Tom, Mary'yi John'a tanıştırdığından pişmanlık duyuyor.
I have no regrets for what I have done.
- Yapmış olduğumdan hiçbir pişmanlık duymuyorum.
He exhibited no remorse for his crime.
- Suçu için hiç pişmanlık göstermedi.
Tom felt remorse for what he had done.
- Tom yaptığından pişmanlık hissetti.
His face expresses deep sorrow and repentance.
- Yüzü derin üzüntü ve pişmanlık ifade ediyor.
He is regretful that he couldn't go.
- O, gidemediğine pişman.
If you do that, you'll be sorry.
- Onu yaparsan pişman olacaksın.
I'm sorry for what I've done.
- Yaptığım şeyden pişmanım.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Tom is remorseful, isn't he?
- Tom pişman, değil mi?
Fadil was remorseful for his crimes.
- Fadıl suçlarından dolayı çok pişmandı.