Buralardaki insanların yüzmek için çok fırsatları yok.
- People around here don't have many opportunities to swim.
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.
- He made the best of the opportunity.
Tom başka bir şansı hak ediyor.
- Tom deserves another opportunity.
Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
- There is no security on this earth; there is only opportunity.
... opportunities that we have. ...
... decisions to save money monument was there million opportunities in life ...