one who is confined in a prison

listen to the pronunciation of one who is confined in a prison
الإنجليزية - التركية

تعريف one who is confined in a prison في الإنجليزية التركية القاموس.

prisoner
tutuklu

Tutukluya özgürlüğü verildi. - The prisoner was given his freedom.

Tutuklularla nazikçe ilgilendiler. - They dealt with the prisoners kindly.

prisoner
tutsak

Kendinizi benim tutsaklarım olarak düşünün. - Consider yourselves my prisoners.

Tutsak zincirle bağlıydı. - The prisoner is in chains.

prisoner
{i} esir

Tom üç yıldır bir savaş esiriydi. - Tom was a prisoner of war for three years.

Tom bir yerde esir tutuluyor. - Tom is being held prisoner somewhere.

prisoner
(Kanun) mevkuf
prisoner
{i} mahpus

Tom bir yerde mahpus tutuluyor. - Tom is being held prisoner somewhere.

prisoner
{i} tutuklu, mahkûm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu
prisoner
{i} hükümlü

Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı. - The prison guard made every prisoner write a novel.

O bir hükümlüye işkence etti. - He tortured a prisoner.

prisoner
(Askeri) MAHPUS: Şahsi hürriyetinden mahrum edilen kimse; bir cezaevine konulan veya nezaret altına alınan ve münasip yetkili tarafından serbest bırakılmayan kimse
الإنجليزية - الإنجليزية
prisoner
one who is confined in a prison

    الواصلة

    one who I·s con·fined in a pris·on

    التركية النطق

    hwʌn hu îz kınfaynd în ı prîzın

    النطق

    /ˈhwən ˈho͞o əz kənˈfīnd ən ə ˈprəzən/ /ˈhwʌn ˈhuː ɪz kənˈfaɪnd ɪn ə ˈprɪzən/
المفضلات