one who confuses; a confounder

listen to the pronunciation of one who confuses; a confounder
الإنجليزية - التركية

تعريف one who confuses; a confounder في الإنجليزية التركية القاموس.

confusion
{i} karışıklık

O, karışıklıktan yararlanarak ortadan kayboldu. - He disappeared, taking advantage of the confusion.

Kaza yüzünden karışıklık ortaya çıktı. - Confusion arose from the accident.

confusion
kargaşa

Her yerde çığlık ve kargaşa vardı. - There was shouting and confusion everywhere.

O, kaçmak için kargaşadan yararlandı. - She took advantage of his confusion to escape.

confusion
{i} şaşkınlık

Elektrik kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu. - When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion.

Tom, Mary'nin yüzünde bir şaşkınlık bakışı gördü. - Tom saw a look of confusion on Mary's face.

confusion
(Geometri) Bilinç bulanıklığı
confusion
karambol
confusion
alavere
confusion
(Kanun) iltibas
confusion
(Politika, Siyaset) şaşırtma
confusion
çapraşıklık
confusion
(Politika, Siyaset) yanıltma
confusion
düzensizlik
confusion
konfüzyon
confusion
karışıklık/kargaşa
confusion
{i} kafa karışıklığı, şaşkınlık
confusion
(isim) karışıklık, keşmekeş, kargaşa, şaşkınlık, bozulma, utanma, karıştırma, birbirine karıştırma
confusion
{i} bir şeyi/birini başka şey/biri sanma
confusion
{i} birbirine karıştırma
confusion
{i} keşmekeş
الإنجليزية - الإنجليزية
confusion
one who confuses; a confounder
المفضلات