Tom actually hardly ever studies.
- Tom aslında neredeyse hiç çalışmıyor.
Unfortunately I hardly speak any German.
- Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.
They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
I could scarcely breathe.
- Neredeyse hiç nefes alamadım.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.