Unfortunately I hardly speak any German.
- Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
I could scarcely breathe.
- Neredeyse hiç nefes alamadım.
I can scarcely believe it.
- Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
There's hardly any coffee left in the pot.
- Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.